top of page

Türkiye'de modern hemşireliğin gelişimine Florence Nightingale ve Safiye Hüseyin Elbi'nin etkisi

Güncelleme tarihi: 17 Kas 2024



Modern hemşireliğin kurucusu  Florence Nightingale İtalya'nın Floransa kentinde önde gelen İngiliz ailelerinden birinin çocuğu olarak 12 Mayıs 1820'de dünyaya geldi. Hem babasından hem de önemli bir İngiliz matematikçi ve matris ve sayılar teorisine katkıda bulunan James Sylvester'dan matematik alanında mükemmel bir eğitim aldı. Hemşireliğin kendisi için ilahi amaç olduğuna inanıyordu. Hemşirelik becerilerini kazanmak için bulduğu her fırsatı değerlendiriyordu.  Aile dostlarıyla çıktığı Mısır gezisi sırasında Saint Vincent de Paul’e mensup iki rahibe ile tanışmış, onlar tarafından yürütülen kan alma, pansuman yapma, ilaç dağıtma ve danışmanlık gibi hizmetlerini yakından gözleme olanağı bulmuştu. Bu dönemde İngiltere’deki ve Avrupa’daki hastanelerin çoğunu gezmiş, Mary Stanley ile dostluk kurmuş ve onun deneyimlerden yararlanmıştı.

Nightingale, Kaiserswerth, Almanya'da Papaz Theodore Fliedner'in hastanesinde ve Lutherci papazlara yönelik eğitim veren okulda hemşire olarak eğitim almıştı. Fliedner'ın okulu, Katolik dini tarikatların dışında hemşirelerin eğitildiği ilk kurumlardan biriydi. Kaiserswerth Dekones enstitü hemşirelerin eğitilmesini, yoksullara yardım edilmesini, eski kadın mahkûmlara ve evsiz çocuklara bakım yapılmasını içeriyordu. Kaiserswerth, Papaz Theodor Fliedner ve eşi Friederik tarafından 1836'da kurulmuştu. Bu kurum günümüzde “pastor nursing, faith nursing” olarak bilinen inanç hemşireliğinin de temellerinin atıldığı yerdir. Eğer “Dinlerarası hemşirelik: Kavramsal çatı” başlıklı makalemi okursanız İnanç hemşireliği hakkında daha detaylı bilgiye ulaşabilirsiniz.

Nightingale, hemşireliğin farklı ortamlarda yürütülme varyasyonlarını ifade eden “hemşirelik organizasyonları” kavramını Kaiserswerth deneyimleri sırasında geliştirmişti. Hatta halk sağlığı hemşireliğinin gelişimine ışık tutan bölge hemşireliği burada hemşirelerin çalışması gereken dört alandan bir olarak tanımlamıştı.

Nightingale Almanya'daki programını bitirdikten sonra, ekstra eğitim almak için Paris'e gitmiş, 1850'lerin başında Londra'ya dönerek bir hastanede çalışmaya başlamış ve kısa sürede çalışmalarıyla dikkat çekmişti.

1853 yılında Kırım savaşı çıkınca binlerce İngiliz askeri, Karadeniz'e gönderilmişti. Kırım Savaşı, 1853'ten 1856'ya kadar Rusya İmparatorluğu ile Fransa, Birleşik Krallık, Sardunya Krallığı ve Osmanlı İmparatorluğu'nun ittifakı arasındaydı.

Bilinen ilk savaş muhabirlerinden The Times gazetesi muhabiri olan İngiliz gazeteci Thomas Chenery’nin The Times’ta 12 Ekim 1854’te yayınlanan yazısında  “… Öfke ve şaşkınlık içindeyiz. Çünkü halk, yaralıları korumak için hiçbir etkili sağlık hazırlığının bulunmadığını öğrenecek. Sadece cerrah değil, ne hemşire ne de pansumancı var. Bilindiği gibi tek söylenecek şey, yaralılara sargı yapmak için tek bir bezin bile olmadığıdır. Gerçi bu büyük acıyı paylaşmaktan kaynaklanan toplumsal dayanışma, Üsküdar’da kışlada veya akıl hastanesinde bulunan mutsuz insanlar için üstün geliyor ve bütün aileler, gerekli araçları, çarşafları ve eski giysilerini veriyor. Fakat gerekli durumlar niçin önceden açık bir şekilde görülemedi?” şeklinde dile getirmiş ve İngiliz askerlerin cephe ve cephe gerisinde sağlık olanaklarının yetersizliğini bildirmiştir. O dönemde Kırım'daki hastanelerde kadın hemşire çalışmamaktadır.

Savaş Bakanı Sidney Herbert'ten, Kırım'daki hasta askerlerle ilgilenmek için aile dostları olan Nightingale’den bir hemşireler birliği kurmasını ve İstanbul’a gitmesini isteyen bir mektup gönderir. Bu çağrı üzerine Nigtingale Roma Katolik Kilisesi’nden on rahibe, Anglikan Kilisesi’ne bağlı “Merhametli Kız Kardeşler'den sekiz rahibe, Saint John’s Enstitüsü’nden altı hemşire ve çeşitli hastanelerde profesyonel hasta bakımı yapan 14 kadından oluşan toplam 38 kişilik bir ekip ile birlikte yola çıkarak 4 Kasım’a kadar süren ve çok zorlu geçen bir deniz yolculuğuyla Üsküdar’a gelmiştir.  Burada önemli bir ayrıntı var. Nightingale’i Kırım’a götüren geminin süvarisi Safiye Hüseyin Elbi’nin büyük babası Miralay Şükrü Bey’dir.  Hatta Safiye Hüseyin Elbi’nin hemşirelik mesleğini seçiminde büyükbabasının anlattıklarının büyük etkisi olmuştur. Nightingale ve ekibi Üsküdar'a vardıklarında fosseptik çukurunun üzerinde kurulu hastaneyle karşılaşır. Ortam hijyenden çok uzaktır. Hastalar kemirgenler ve böcekler ile koğuşları paylaşmaktadır. Temiz su ve malzeme yetersizdir. Askerler savaştan çok daha fazla tifo ve koleradan ölmektedir.  Ona göre hastalıklar ve salgın hastalıklar tamamen çevresel etkilerden kaynaklanmaktaydı. Bu inanç onun hastanelerde hijyen ve sanitasyona olan Protestan bağlılığının merkezinde yer alıyordu. Nightingale, çarşafların düzenli olarak değiştirilmesini, yeterli havalandırmayı, lazımlıkların sık sık boşaltılmasını ve zemin ile duvarların düzenli olarak fırçalanmasını güçlü bir şekilde savunuyordu. Nightingale, askerlere evlerine mektup yazmak gibi onları rahatlatan ve psikolojik sağlıklarını iyileştiren bir tür kişisel bakım sağlamasıyla da bilinmektedir. Hemşire grubu altı ay içinde hastaneyi sağlıklı bir ortama dönüştürmüş ve bunun sonucunda hastaların ölüm oranı yüzde 40'tan yüzde 2'ye düşmüştü. Nightingale "Kırım hummasına" yakalanır ve hiçbir zaman tam olarak iyileşemez. Nightingale, Kırım'daki gözlemlerini, deneyimlerini analiz eden ve kötü koşullar altında çalışan diğer askeri hastaneler için reformlar öneren 830 sayfalık bir rapor yazar. 1856 ülkesine döner ve bir kahraman gibi karşılandı.  Kraliyet İstatistik Derneği'nin ilk kadın üyesi olur ve Amerikan İstatistik Derneği'nin onursal üyesi seçilir. 1859'da, Nightingale, Chatham'da Ordu Tıp Koleji'nin kurulmasına yardım ederek daha sağlıklı tıbbi uygulamalarını yaymaya devam etti. Aynı yıl, Notlar Üzerine Hemşirelik adlı bir kitap yayınladı: Hemşirelik Nedir ve Nedir Değildir. Kitabı, iyi hasta bakımı ve güvenli hastane ortamları hakkında tavsiyeler içermektedir. Kırım Savaşı'ndan döndükten sonra onun devam eden çalışmalarını finanse etmek için Nightingale fonu kuruldu. Nightingale bu bağışlar ile 1860 yılında Londra'daki St Thomas' Hastanesi'nde bir hemşirelik okulu kurdu. Bu okulun kurulmasıyla profesyonel hemşireliğin temelleri atıldı. Bu dünyadaki ilk laik hemşirelik okuluydu ve şu anda King's College London'ın bir parçası. Floransa'daki okul, profesyonel hemşire eğitimi sağlayan ilk dini olmayan kurumdu. Bu dönemde William Rathbone’nun girişimi ile 1862 yılında evlerde hasta bakacak ziyaretçi hemşireleri yetiştiren ve bir buçuk yıllık eğitim veren ilk okul da Liverpool’da açılmıştır. Bu ise biz halk sağlığı hemşireleri için önemli bir gelişme olarak literatüre geçmiştir.

Nightingale Hemşirelik Okulu, Amerika, Afrika ve Avustralya'da açtığı benzer okullarla hemşireliğin bir meslek olarak itibarını artırdı ve küresel çapta ses getirdi. Ayrıca içeriye daha fazla ışık ve temiz hava girmesi için tam boy pencereler önererek koğuşların tasarımına da yardımcı oldu. Son yıllarında Nightingale sık sık hastalıktan yatağa düştü. Ancak, ölümüne kadar güvenli hemşirelik uygulamalarını savunmaya devam etti. Onun öncü çalışmaları burada bitmedi. Tıbbi reformlar için kampanya yapmaya devam etti ve özellikle İngiliz ordusunun sağlığını iyileştirecek değişiklikler getirdi. Nightingale ayrıca İngiliz feminizmi ve kadınların oy hakkı konusunda da kapsamlı yazılar yazdı. Daha sonraki yıllarda hastalık nedeniyle yatalak olmasına rağmen ruhu sönmedi ve 130.000'den fazla kampanya mektubu yazdı. Nightingale ile hemşirelik bir hayır işi olmaktan uzaklaşmaya başlamış ve o güne kadar içinde konumlandığı dinsel iyilikseverlik çerçevesinin dışına çıkmıştır. 1907'de Nightingale, Birleşik Krallık'ın en yüksek sivil nişanı olan Edward VII'den Liyakat Nişanı alan ilk kadın oldu.


Doktor Besim Ömer Kırım Savaşı'nda İngilizler tarafından hemşireliğin öneminin kanıtlandığını, fedakar bir genç kız olarak tanımladığı Nightingale’in Alman yöntemlerine göre eğittiği bir grup kadın hasta bakıcı ile İngilizlerde ölüm oranını %33’den %11'e düşürdüğünü yazmıştır. Ayrıca Nightingale’in, mükemmel bir hemşire okulu kurarak eğitimli hasta hemşireler yetiştirdiğini yazmıştır. Dr. Besim Ömer Paşa 1887 yılında Londra'ya gittiğinde, hastanelerde gördüğü düzen ve temizlik, hastalara karşı nazik ve özenli davranışlar ve her zaman öne çıkan fedakar hemşireler tarafından sağlanan bakımın, Nightingale tarafından kurulan Hemşirelik Mektebi'nin ne kadar takdire değer olduğunu görmüştür. O dönem bazı doktorlar dahil memleketimizde erkek hasta bakıcıların yetiştirilmesinin daha uygun olabileceği, hatta bazılarının ise Müslüman olmayanların bu görevi daha "iyi bir şekilde" yerine getirebileceği düşüncesi ve inancı olduğu belirtilmektedir. Ancak Balkan Savaşı'nda yaralı askerlere yardım etmek üzere Rusya'dan Türk ve Müslüman kadınların gelmesi birçok kişinin dikkatini çekmiş ve kadınlarımızın bu alanda çalışabileceği fikrini desteklemiştir. Yanı sıra hemşireliğin Avrupa'daki gelişimini izleyen Dr. Besim Ömer Paşa, kadınların çalışmasına ve meslek gereği dahi olsa erkeğe el sürmelerine engel olan anlayışın karşısında durarak Japonya'da ilk defa kadın hemşire yetiştirilmesinde uygulanan yöntemi İstanbul'da uygulamıştır.

1912 yılında Hilal-i Ahmer Meclis-i Umumisi, hasta bakıcı mektebi açılması yönünde karar almıştır. Ancak Balkan Savaşının çıkması nedeniyle mektebin açılışı ertelenmiş, Kadırga ve Gülhane Hastanelerinde erkek ve kadın hasta bakıcı yetiştirmek için kurslar açılarak, hemşire ihtiyacı karşılanmaya çalışılmıştır. İlk dersi Prof. Dr. Besim Ömer Akalın vermiştir.  Safiye Hüseyin Elbi Dr. Besim Ömer Paşanın yönlendirmesiyle, kardeşi Fatma Nesime Hanım ile birlikte 300 kadın ile birlikte bu kursa katılmıştır. Safiye Hüseyi Elbinin hemşirelik mesleğini seçmesinde, Kırım Harbi sırasında Florence Nightingale’i Kırım’a götüren geminin süvarisi olan büyük babası Miralay Şükrü Bey’in,  Florence Nightingale hakkında anlattıkları etkili olmuştur. Batı kültürü ve dilini öğrenen Safiye Hüseyin Elbi ve kardeşi İngilizceyi çok iyi bildikleri için Balkan Savaşı sırasında İngiliz doktorların görev yaptığı İngiliz Kızılhaç Derneği tarafından kurulan hastane görevlendirilmişlerdir. Savaş sırasında Çanakkale Cephesindeki çok kanlı çarpışmalar olmuş ve hastaneler yetersiz kalmıştır. Hastaneye dönüştürülen Reşit Paşa Vapurunda, Safiye Hüseyin Elbi gönüllü hemşire olarak görev yapmıştır. 1923 yılında Florance Nightingale Madalyasını almayı hak edenlerinden biri de Safiye Hüseyin Hanımdır.  11 Aralık 1924 tarihinde İstanbul’da düzenlenen Hilal-i Ahmer Kongresi’nde, aralarında Safiye Hüseyin Elbi’nin de içinde bulunduğu bir heyet, bir hemşirelik okulu kurmaya karar vermiştir. Kısa süre içerisinde faaliyete (1925) geçen Kızılay Hemşire Okulunun idare heyetine dâhil olan Safiye Hüseyin Elbi, okulun ihtiyaçları ile yakından ilgilenmiş, okulda Fransızca dersleri ve konferanslar vermiştir. Safîye Hüseyin Elbi fedakâr çalışmaları sonunda; İngiliz Coronation Medal, İngiliz Kızılhaç Madalyası, Alman Kızılhaç Madalyası, Hilal-i Ahmer Madalyası, İkinci Dereceden Şefkat Nişanı, Harb-i Umumi Madalyası, Florence Nightingale Nişanı, Birinci Dereceden Japonya Kızılhaç Nişanı, Fransız Kızılhaç Madalyası, Altın İspanya Kızılhaç Madalyası, Türk Üniversiteli Kadınlar Derneği Şeref Madalyası ve Cehaletle Mücadele Derneği onur belgesi ile ödüllendirilmiştir. Gazi Mustafa Kemal Paşanın 1927 yılında İstanbul’a yaptığı ziyarette, Hilal-i Ahmer Cemiyeti adına onu karşılayan heyette yer alan Safiye Hüseyin Hanım, Gazi Mustafa Kemal Paşa tarafından takdirname ile ödüllendirilmiştir. Kızılay hemşirelik Okulu Türkiye’de hemşireliğe liderlik yapmış çok sayıda mezun vermiştir.

Özetle modern hemşireliğin kurucusu olan Florance Nightingale’in çalışmaları ve başarısı hem Dr. Besim Ömer Paşa’yı hem de Safiye Hüseyin Elbi’yi etkilemiştir.  İyi eğitimli iki kadın hemşireliğin profesyonelleşmesinde önemli rol oynamıştır. Bulundukları dönemde yaptıkları ile dünya çapında tanınmışlardır. Onların tanınmasını sağlayan ise savaşta askerlerin bakımında gösterdikleri başarı, hemşireliğin programlı bir eğitim ile ancak yapılabileceğine yönelik düşünceleri.

1925 Türkiye’deki hemşireliğin profesyonelleşmesi için önemli bir tarih. Neredeyse tam bir asır.  Şu anda var olan sağlık alanındaki mesleklerin çoğunun adı bile yok. Üzücü olan ise hala hemşirelik için, eğitimi için toplumdaki yeri ve önemi için mücadele veriyoruz. Olağanüstü durumlar hemşireliği ön plana çıkarıp öneminin anlaşılmasını sağlıyor net olan bu. Florance Nightingale’in hemşirelik adına ekibiyle  yaptığı çalışmaları olmasaydı İngiliz askerlerin ölüm oranları %40 azalmayacaktı. Safiye Hüseyin Elbi ve kursu tamamlayan hemşireler olmasaydı Çanakkale savaşlarındaki yaralı askerler profesyonel bir bakım almayacaktı.

Pandemi sürecinde bir kez daha gördük hemşireliğin kriz dönemlerindeki önemini. Toplum kriz döneminde hemşirelik hizmetlerine yoğun maruz kalıyor ve bundan etkileniyor. Oysaki hemşireler dünyada her gün milyonlarca insana dokunuyor.  Onların iyileşmesini hızlandırıyor, bakımını profesyonel olarak yönetiyor.

Unutmayın yaşlanan dünyada çok daha fazla hemşireye gereksinim duyacağız. Hemşirelerin kaliteli eğitimlerden geçmesi, hak ettikleri noktaya taşınması için meslek grupları kadar toplumun da sorumluluğu olmalıdır.

164 yıldır profesyonel eğitim alan hemşireler sizin için mücadele ediyor. Edecek de.

Gebesinden yaşlısına, sağlıklısından hastasına biz her yerde her zaman ve herkese bakım vermek için hep mücadele edeceğiz.

Bizim liderlerimiz zenginliği, rahat yaşamı değil savaşta, yoklukta ihtiyacı olanın yanında olmayı seçmiştir. Bizim mesleki felsefemiz bu bağlamda oluşmuştur. Bu nedenle biz sizin için var olmaya sizin daha iyi bir sağlık hizmeti alabilmeniz için mücadele etmeye her zaman hazır olacağız.


KAYNAKLAR

 

Son Yazılar

Hepsini Gör

Kommentare


bottom of page