top of page

Köy stajlarım

Güncelleme tarihi: 29 Şub 2024


Bugün size Halk Sağlığı hemşireliği uygulamalarındaki yıllar içinde değişen deneyimlerimden kısaca bahsedeceğim. Sanırım hem lisede hem üniversitede öğrenci olarak sonrasında ise öğretim üyesi olarak köy uygulamalarına çıkmış öğretim üyesi sayısı çok fazla değildir. Ya geçmiş yıllardaki deneyimlere ya da şimdiki deneyimlere sahip değildir.

Yıl 1988 yer Ağrı Sağlık Meslek Lisesi...

Hemşirelik son sınıf öğrencisiyim....

Toplum Sağlığı Hemşireliği uygulaması için bir köye gitmiştik. O zamanlarda da şimdi olduğu gibi en sevdiğim uygulama yeri olmuştu köyler. Her zaman tatillerde köylere giden, köylerde ebeveynleri yaşayan arkadaşlarıma imrenmişimdir. Çünkü benim öyle bir deneyimim maalesef olmamıştı. Çocukluğum bir kasabada geçmişti. Kasabamız küçüktü ancak köyün o kendine özgü sıcaklığına denk değildi yaşam biçimimiz. Her neyse...

Ahmet hocam bizi ilk önce köydeki yüksek bir tepeye çıkarmıştı. Hepimizden bu yüksek tepeden köyün krokisini çizmemizi istemisti....

Okulu, camiyi, sağlık evini, muhtarlığı, köy kahvesini göstermiştik krokilerimizde. Önemliydi o zamanlar kroki çıkarmak yaşadığımız yeri tanımak için.

Sonrasında sağlık evine gitmiştik.

Amacımız köyü tanımak, sağlık evinin yani ebenin çalışmasını yerinde gözlemlemekti. Ebe olmayacaktık ama ebelerle en yakın temastaki halk sağlığı hemşireleri olarak bunları öğrenmemiz gerekmişti. Uygulama alanlarımız Toplum Sağlığı Hemşireliği dersi için şu an Üniversitede öğrencileri götürdüğümüz uygulama alanlarımızdan çok daha çeşitliydi. Öğrenci olarak bize verilen sorumluluklar da bir hayli fazlaydı. Tüm kurumları ve uygulama alanlarını eğitimimizin amacı doğrultusunda rahatlıkla kullanırdık.

Köy uygulamasına döneyim...

Sağlık evindeki ebeyle birlikte ev halkı tespit fişleri, bebek izlem, gebe izlem ve 15-49 yaş grubu izlem kartlarıyla tüm gün ev ziyareti yapmıştık...

Ev halkı tespit fişleri her hane için bir tane doldurulurdu. Sadece hanede oturanların kişisel özellikleri değil aynı zamanda çevre sağlığı verilerine de ulaşılırdı bu kartlarla. Kartlar ince kartondandı. Kurşun kalemle doldurulurdu. Ölenler, doğanlar, evlenip gidenler, aileye kalıcı olarak taşınan herkes bu karta yazılırdı. Eve yeni taşınanlar için yeni kartlar silinir ve yeniden doldurulurdu.

Bu işlem öylesine bir işlem değildi. Ülkenin yıl ortası nüfusu bu kartlar yoluyla belirlenirdi. Hazıran sonuna kadar doldurulurdu.

Herşey bir arada yapıyorduk. Tüm evleri dolaşmıştık. Günün sonunda köydeki gebe, bebek, lohusa, yeni taşınan, göç eden, evlenen, ölen, 15-49 yaş grubu, eksik aşılar ve daha birçok bilgiye sahiptık. Gün içinde bu kartlar yoluyla köyü tanıma fırsatı bulmuştuk.

Sadece kartları doldurmuyorduk. Yanımızdaki ev ziyaret çantalarımız ile gebe, bebek izlemlerini de yapıyorduk.

Köydeki tek sağlıkçı ebeydi. Herkesin 7-24 ulaştığı kişiydi. Köy hakkında oldukça detaylı bilgiye sahipti çünkü köyde onlardan biri olarak yaşıyordu. Köyün kültürünü biliyor, kültüre uygun davranıyordu. Köydeki herkesi tanıyordu.


Yıl 1992 Atatürk Üniversite hemşirelik son sınıf öğrencisiyim Erzurum'da.

Bu kez üniversite öğrencisi olarak Halk Sağlığı Hemşireliği dersinin uygulamasında sevgili Behice hocam ile gitmiştik köye. Yine unutamadığım bir gün olmuştu.

1988 den 1992'ye çok değişen birşey yoktu. Yine kartlar dolduruluyor, ev ziyaretleri yapılıyor, evde doğumlar yaptırılıyordu...Kültürler farklıydı, yaşam biçimleri de. Ama çalışma koşulları ve yapılanlar aynıydı.


Yıl 2016. Her şey değişmişti. 2010 yılında Çanakkale'deki sağlık ocakları da Aile Sağlığı Merkez'ne dönüşmüştü. İlk başta herşey bizim açımızdan benzer şekilde devam etmişti. Ancak 2016 yılında bizim dışımızda gelişen prosedurlerden dolayı Aile Sağlığı Merkezleri öğrencilerimizi kabul etmeme kararı almıştı. Onlarında kendilerine göre haklı gerekçeleri vardı.


İşte tam bu noktada bir çıkış yolu bulmaya çalışırken köy uygulamalarına öğrencilerimi götürmeye karar verdim. Üniversitelerin topluma karşı sorumlulukları vardı. Bizler sağlık için kanıtları oluşturan ve kullanan gruplardık. Ayrıca kırsaldaki hekimler hala bizi kabul ediyorlardı.


Sanırım Çanakkale'de yirmi kadar köye gittik öğrencilerimle. Kahvelerde, kuran kurslarında, sokakta, meydanda, evlerde, halk eğitim merkezlerinde, tarlada, atölyede kısaca her yerde sağlık eğitimleri yaptık.

Evlere konuk olduk. Yaşlılara bakım verdik. Sağlığı korumayı, sağlığı geliştirmeyi, erken tanıyı anlattık. gebeleri, bebekleri evlerinde ziyaret ettik. Köyde hala eğitimine devam eden okullarda eğitimler yaptık. Her geçen gün daralan uygulama alanlarımıza, eğitim konularımıza rağmen topluma dokunmaya devam ettik.


Sadece geçen yıl öğrencilerimle üniversitemizin araçlarıyla on farklı köye gittik. Tüm köylerde suyun önemini, çöpün sağlığa zararlarını, atık yönetimini anlattık. Ev ev dolaştık. Köylere yeni atanan genç imamlar da gelip eğitimlerimize katıldı. Notlar aldılar. Bunları biz de camide cemaate anlatırız dediler. Bu çok anlamlıydı.


Köylere yönelik köylülerin anlattıkları ve gözlemlerimiz vardı.

Köylerinin son yıllarda çok fazla göç aldığını ve artık tanımadıkları kişilerle birlikte yaşadıklarını anlattılar. Hatta mahalleler oluşmaya başlamış bazı köylerde. Evler çok katlıydı. Bahçe duvarları vardı.

Köyde ama köylüsüz yaşamak istiyorlar algısı uyandırmıştı bende...

Yıllar önce bir muhtar anlatmıştı. Köylerine yıllarca yabancı kabul etmemişler. Sonunda biri yerleşmiş köye ve şikayet etmeye başlamış. İnekler buradan geçmesin, koku var, gürültü var...

Sanırım köylünün toplumsal yapısını anlamak için bir sosyolog olarak köye yerleşmediler. O zaman bir köy hayatının yaşamlarında neleri değiştireceğini düşünmeden köye yerleşmeleri gerçekten populer kültürün ötesinde bir düşünce değil kanımca...

Bazı köylerde köylüler, kentten köye olan göçten memnundu çünkü onların ufak tefek işlerinden para kazanmaya başlamışlardı.


Bazı köylerde çok ciddi çöp problemleri göze çarpıyordu.

İlaçlama sayısının çok arttığından bahsettiler. Kendileri için daha az ilaçlama yaptıkları minik bahçeler oluşturanların olduğundan da...


Bazı köylerde yurt dışından gelen yabancılar çobanlık yapıyordu. Onlar olmasa hayvanlık biter köyümüzde demişti birkaç muhtar.


Birçok köyde sular kontrolsuz akıyordu. Sebebi ise kendi açıklamalarıyla hayvanlar içsin diye şeklindeydi.

Bazı köylerin mezarlık yolları çok kötüydü.


Hayvancılık yaygındı. Süt, peynir satıyorlardı. Ancak peyniri genel olarak çiğ sütten yapıyorlardı. Üzerinde durulması gereken bir başka konu da buydu.


Bazı köylerde kadınlar kilim örerek ailesine destek veriyordu. Kilim örenler maske kullanmıyordu ve genel olarak solunum yolu sorunlarını anlatıyorlardı. Bu konuda üzerinde durulması gereken ayrı bir konuydu...


Köylüler mantar toplamaya gidiyorlardı. Ürünlerini kent pazarlarına götürüyorlardı.


Yaşlılar köylerde de yalnızlaşmaya başlamıştı. Evinde tek başına ya da oğluyla aynı bahçe içinde yalnız yaşayan yaşlılar vardı. Hatta köyden bir bakıcısı olan yaşlı bir teyze vardı. Yaşlılar birbirini koruyup kolluyordu.


Köylerde kültürel çeşitlilikler yaygındı. Her köyün dinamiği kendi içinde çok farklıydı.


Hepsinin ortak özelliği aşırı misafirperver olmaları ve öğrenmeye yönelik istekli olmalarıydı.


Halk Sağlığı hemşireliği dersinde amacımız en uzak noktalara ulaşmak, minik bir farkındalık olsa bile bunu gerçekleştirmek...Sağlığı korumaya, geliştirmeye katkı sağlamak....

1988-2024. Tam 36 yıl. Amaç aynı.



(Not: Bilmeyenler için hemşireliğin dokuz anabilim dalı var. Bunlardan bir tanesi halk sağlığı hemşireliğidir. Benim anabilim sağlığı korumaya, geliştirmeye ve erken tanıya odaklanır)













Comments


bottom of page